7 Şubat 2019 Perşembe

LITTLE MOE: The Untold Story of a Thirteen-Year-Old Running Revolutionary by Rachel Swaby and Kit Fox

LITTLE MOE:  The Untold Story of a Thirteen-Year-Old Running Revolutionary by Rachel Swaby and Kit Fox
Farrar, Straus, and Giroux Books for Young Readers; Ekim 2019; 224 sayfa; 10-16 yaş grubu


13 yaşında kırdığı dünya rekoru önce kadın düşmanı olduğu ve bir takım toplumu aldatıcı tartışmalarla karşılaşan fakat sonunda nihayi zaferiyle biten koşucu Maureen Wilton'ın anlatılmamış gerçek hikayesi.


1967'de Maureen Wilton adında 13 yaşında bir kız, kadınlar dünya maratonu rekorunu 3: 15: 23'te 26,2 mil koşarak kazandı. Takım arkadaşları tarafından “Little Mo” lakaplı olan Wilton, zaten manşetlerden düşmeyen bir sporcuydu. Ancak başarısı, tartışmalar ve  kadın düşmanı olduğu aldatmacası  ile karşılandı. Wilton arka plana çekildi, sporu bıraktı ve başarısını gizli tuttu. Bu, olanların hikayesidir ve Maureen'in genç bir koşucunun annesi olarak onlarca yıl sonra kendini tekrar nasıl spora geri dönmüş olarak  bulduğunun hazin öyküsüdür.

2017 NYC Maratonu'nun galibi Shalane Flanagan'ın önsözü; 1967’de Boston Maratonu’nun ilk resmi katılımcısı olan Katherine Switzer’ın son sözüyle

4 Şubat 2019 Pazartesi

JUST MY LUCK by Jennifer Honeybourn

Mizah duygusu, çevresine zarar veren karakterleri ve yüksek konseptli modern konular üzerine kendini Swoon Reads  listemizde öne çıkaran Jennifer Honeybourn'un bu son romanını sizlere takdim etmekten çok heyecanlıyız!

Her şey yolunda gitmeye başladığında - kötü bir güneş yanığından ailesi, arkadaşları ve aşk hayatıyla ilgili sorunlara - Marty, bazı yanlışları düzeltmenin zamanının geldiğini fark eder ya da bu kötü şans onu sonsuza dek izleyebilir. Zengin otel misafirlerinden çaldığı küçük eşyaları iade etmeye çalıştığında, tatilcilere karşı kötü tutumunu  sorgulayan sevimli otel konuğu Will de dahil olmak üzere pazarlık ettiğinden fazlasını alır.

Mizah ile romantizm ve gerçek hayat arasındaki sorunları bir araya getiren Jennifer Honeybourn, okuyucular için katıldığı çağdaş Genç Yetişkin romantizminin bu tatlı noktasını vuruyor!
JUST MY LUCK by Jennifer Honeybourn
Swoon Reads; July 2019; 256 pages; ages 13 & up

Çaldığı eşyaları iade ederek şansını geri kazanmak zorunda kalan , -ve sonunda bir otel müşterisine aşık olan-bir gencin macerasını takip eden, oldukça keyifli yepyeni bir genç yetişkin romanı 

Marty'nin şansı çok kötü ve nedenini çok iyi biliyor. Marty, Maui'deki görkemli Grand Palms otelde temizlikçi olarak çalışırken, konuklardan küçük eşyaları çalmayı alışkanlık haline getirdi. Ardından odalarını temizlemek zorunda olduğu zengin züppelere yapışmanın bundan daha iyi bir yolu olamazdı. Ama işler umduğu gibi gitmedi.  Marty şansını nasıl döndüreceğini biliyor - çaldığı tüm eşyaları geri vermek zorunda.

Marty ,  yaz boyunca otelde kalacak bir konuk olan Will ile tanıştığında, asla yapamayacağına söz verdiği şeyi yapar- şehir dışından birine aşık olur. Ama Will çok özel biri, hatta oteldeki diğer misafirlerden farklı. Belki Marty'nin şansı sonunda dönüyordur.

Will ve Marty'nin ilişkisini tehdit eden bir dizi yanlış anlaşılma ve kaza sonrasında, artık   Marty şansını iyilik için düzeltmek için bir yol bulmak zorunda - veya sonsuza dek Will'e veda etmek zorunda

Jennifer Honeybourn, Vancouver, British Columbia'da kurumsal iletişimde çalışmaktadır. İngiliz aksanlarının, Broadway müzikallerinin ve destansı, sonsuza dek mutlu aşk hikayelerinin hayranı. Kocası, kızı ve kedisiyle birlikte kitaplarla dolu bir evde yaşıyor. Bu, Wesley James Ruined My Life ve  When Life Gives You Demons'un ardından üçüncü romanı.


Georgia MacBride Media Group Katalogu

Bu yıl çıkacak heyecan verici yeni başlıklar ve 2020 ve sonrası için edinilen daha heyecan verici başlıklar var! Kataloğumuzdan bazı önemli noktaları inceleyin veya bu e-postanın sonunda bulunan kataloğumuzu benden istemeyi unutmayın.

Georgia McBride Media Group okul çağı ve gen. yetişkinlere yönelik kitaplar yayınlayan önemli bir yayınevi. Swoon Reads, Tantrum Books ve Month9Books gibi markaları var.  Kirkus Prize ve  Bram
Stoker Award ödüllerine aday gösterildi,  Junior Library Guild seçildi. Yayınladığı eserler Kirkus Reviews ve School
Library Journal yıldızlı derecelendirmeler aldı, Scholastic Book Fair ve Reading Club'ın bir paçası olarak seçildi.



 Lütfen dikkatinizi çeken başlıklar hakkında daha fazla bilgi istemek için tereddüt etmeyin.


Shahrnush Parsipur'un KISSING SWORD


Önümüzdeki ay, Feminist Press tarafından yayınlanacak  Shahrnush Parsipur'un KISSING SWORD ile ilgili bilgileri sizlerle paylaşmaktan memnunum. Anı tarzında bir kitap.



Shahrnush Parsipur, İslam Cumhuriyetinin  vatandaşlarını hapsetmeye başladığı 1979 yılına kadar, İran'da bir yazar ve televizyon yapımcısıydı. Kissing Sword, hiç bir suç işlemediği halde, kökten dinci iktidara her türlü muhalefet edenin, sistematik olarak imha edildiğine tanık olmanın gerçeküstü  deneyimini yakalar. Bu korku ve mizah  dolu bir anı: tutukluların yüzlerce makineli tüfek ile topluca  infaz edildikleri geceleri ve kadınların Kur'an-ı Kerim'in şartlarına uygun olarak kapanmaya zorlandıkları anılarını anlatıyor. Parsipur, sihirli gerçekçilik ile tanınan, modern İran'ın büyük romancılarından biri, burada tamamen gerçek  bir hikaye anlatıyor. Kendi acı anılarını, insanların en temel haklarından biri için tekrar yaşayarak anlatıyor: ifade özgürlüğü.



1946 yılında İran'da doğan Shahrnush Parsipur İran Ulusal Televizyon ve Radyosunda bir kurgu yazarı ve yapımcı olarak kariyerine başladı. Kanunen suçlu olmadığı halde, dini hükümet tarafından yaklaşık beş yıl hapse mahkum edildi. Kısa bir süre sonra serbest bırakıldıktan sonra, WOMEN WITHOUT MEN adlı eserini yayınladı ve kadın cinselliğinin kullanmasıyla suçlandı ve kanunlara meydan okuduğu için  tutuklandı ve bu kez yine hapsedildi. Hala İran'da yasaklamasına karşın, romanları ,bir yeraltı edebiyatı bestsellerı oldu ve dünya çapında birçok dile çevrildi. Parsipur de Touba'nın,MEANING OF LIGHT  ve daha pek çok kitabın yazarı, halen Kuzey Kaliforniya'da sürgünde yaşıyor.

 İlgilenen yayıncılarımıza duyurulur

Shahrnush Parsipur WOMEN WITHOUT MEN. ERKEKSİZ KADINLAR.


Sizlere Modern İran edebiyatından çok güçlü bir romanı takdim etmek isterim. Shahrnush Parsipur WOMEN WITHOUT MEN. ERKEKSİZ KADINLAR. Bu kitapta Kalem Ajansla çalışacaz. Onların Farscadan cevirmeni kitabın üçte birini çevirmiş. Ekli dosyada sizlerle paylaştığım kitabın küçük bir bölümünü Türkçeden okuyabilirsiniz. Öncelikle sizlere kitabın küçük bir tanıtımını yapmak isterim.

Bu modern edebi başyapıtda beş kadının iç içe geçmiş hayatları konu edilen- ve bu kadınların arasında zengin ve orta yaşlı bir ev hanımı, bir fahişe ve bir okul öğretmeni de bulunan- Tahran'ın kenar mahallelerinden birinde bir arada yaşayacakları, meyve ve sebzelerle dolu zengin bahçeli bir eve gelirler. İslami mistisizm ve İran tarihinin unsurları üzerine kurgulanan hafızalardan kolay kolay silinmeyecek bu eser aile ve toplumun dar sınırlarından kaçıp kurtulan ve gelecekte erkeksiz bir yaşam sürdürmeyi hayal eden kadınları betimler.Erkeksiz kadınlar




Yapamadım. Size metni yapıştırıyorum:

Erkeksiz Kadınlar Shahrnush Parsipur Burcu Öcalgil - Turgut Say


Mehdoht Bağ yemyeşildi, balçıktan duvarıyla sırtını köye vermiş nehrin kenarında uzanıyordu. Bu tarafında bir duvar yoktu ve nehir onu koruyordu. Bağ, vişne ve kiraz ağaçlarıyla doluydu. İçinde üç odası, önünde yosunları ve kurbağalarıyla bir havuzu bulunan, yarı şehir yarı köy evlerini andıran bir ev vardı. Havuzun etrafında kum taneleri ve birkaç söğüt ağacı görünüyordu. Söğütlerin görüntüsü havuza yansıyor ve öğlen vakitleri havuzun koyu yeşili ile söğütlerin açık yeşili sessizce bir savaşa girişiyordu. Bu yüzden Mehdoht’un canı sıkılırdı, zira çok saftı ve kimsenin kimseyle kavga etmesini istemez, herkesin barış içinde yaşamasını dilerdi, dünyadaki tüm yeşillikler dahil. “Şüphesiz sakin bir renkti ama…” Ahşaptan divanın iki ayağı havuzun içinde olduğu için yosunların üstünde kayıp suya düşme ihtimali vardı hep. Mehdoht bu ahşaptan divanın üstüne oturur, su ve ağacın mücadelesine tanıklık ederdi; gökyüzünün mavisi öğlen saatlerinde her zamankinden daha fazla yeşilliklere hakim olurdu ve Mehdoht'a göre bir çeşit ‘ilahi hakem’ konumuna geçerdi. Kışları Mehdoht’un örgü örme ya da Fransızca dil kursuna gitme hayali kurmasının veya bir yolculuğu çıkmayı planlamasının tek sebebi kışın insanın daha iyi düşünebilmesiydi. Yazın her şey yok oluyordu. Yaz toz toprak, arabalar, insanlar ve güneşin ziyafetine giden büyük camların hüznüyle doluydu. “Lanet olsun, bu camların bu memlekete uymadığını neden anlamıyorlar.” Bunu düşündükçe içi sıkılır ve zorla da da olsa abisi Huşeng Bey’in davetini kabul edip bağa yerleşir, çoluk çocuğun bağrış çağırışlarına katlanırdı. Çocukların gün boyunca kiraz yiyip ishal olmalarına, geceleri de yoğurt yemelerine tanık olurdu. “Köyün yoğurdu harika,” “Evet çok lezzetli,” Benzi solmuş çocuklar genelde geceleri soğuktan titrerlerdi. Gerçi yaşlarına göre çok daha fazla yiyor veya annelerinin deyimi ile “Tıkınıyorlardı!” Eskiden öğretmenlik yaptığı dönemlerde Ehteşami Bey ona döner, “Bayan Perhami, lütfen bu defteri bir kenara koyun... Bayan Perhami lütfen zili çalın... Bayan Perhami lütfen Sogra'ya bir şeyler söyleyin, ben onun dilinden anlayamıyorum,” derdi. Ehteşami Bey hep kendisinin müdür, onun da müdür yardımcısı olmasını isterdi; bir yerde bu hiç de fena bir fikir değildi ama sonraları bir gün Ehteşamı Bey, “Bayan Perhami bu gece beraber sinemaya gidelim mi? Çok güzel bir film oynuyor,” demişti. Mehdoht'un benzi atmıştı. Bu kabalığın karşılığını nasıl vereceğini bilememişti. Adam onun hakkında ne düşünmüştü? Onu ne sanıyordu? Amacı neydi? Ehteşami Beyin onunla her konuştuğunda diğer öğretmenlerin niçin kıkırdayarak güldüklerini yeni yeni anlıyordu. Demek bir şeyler sezinliyorlardı. Hangi hakla onun hakkında öyle düşünebilirlerdi ki? Hepsine iyi bir ders vermesi gerekiyordu. Mehdoht okulu o gün bırakmıştı ama bir yıl sonra Ehteşami Bey’in tarih ve coğrafya öğretmeni Bayan Etai ile evlendiğini duyunca birdenbire göğsünün sıkıştığını hissetmişti. Göğsü öyle bir sıkışıyordu ki Mehdoht kendi kendine, “Şimdi kalbim göğsümden dışarı fırlayacak,” diye düşünmüştü. “Sorun şu ki, baba çok miras bırakmış,” Aynen öyleydi. O kış boyunca Huşeng Bey’in yeni yeni yürümeye başlayan iki çocuğu için örgü ördü. On yıl sonra da beşi için örecekti. “Bu insanlar neden sürekli çoğalır ki?” Huşeng Bey, “Elimde değil, çocukları çok seviyorum,” derdi.